Beyin Gelişimi ve Öğrenme

Beynimiz muhteşem derecede karmaşık, inanılmaz bir kas yığınıdır. Beyin oluşumu anne karnındaki yaşamın 3.haftasında başlar ve ergenlik çağına kadar devam eder. Zekamız yaşamımızın ilk 10 yılında büyük bir gelişme kaydeder, ancak ilk 2 yıl en hızlı gelişmenin yaşandığı dönemdir. Başlangıçta davranışı birkaç refleksten oluşan insan, 2 yıl sonunda yürüyebilen, konuşabilen, düşünebilen, basit planlar yapabilen, hatırlayabilen bir hale gelir.

Beyin gelişimiyle ilgili en önemli nokta bu dönemdeki, sinaps sayısının artışıdır. Ne yazık ki, bu artış sadece 30’lu yaşların başına kadar sürebilir. Bu dönemden sonra öğrenmedeki başarımız azalır ancak daha önceki deneyimlerimizden edindiğimiz bilgileri kullanmaktaki becerilerimiz artar. Daha ‘bilge’ oluruz ancak beynimizin daha önce kullanmadığımız alanlarını kullanmamız zordur.

Beyin gelişimiyle ilgili edindiğimiz en can alıcı bilgi; öğrenmeyle olan ilişkisidir. Küçük çocuklarda sinaps sayısı bir yetişkin insanınkine oranla çok daha fazladır. Bu yüzden, çocukların yeni şeyler öğrenmeleri, deneyimlemeleri demek bir anlamda beyinlerinin gelişmesi, yeni alanları kullanmaya başlamaları demektir. Yapılan araştırmaların bir çoğu, zengin uyaranların beyin gelişiminde çok önemli rol oynadığını ortaya koymuştur. Bu uyaranlar anne- baba, yakın çevre ve bakımda yardımcı olan kişiler tarafından sağlanır. Bebeğinize gülümsemek, ona dokunmak, konuşmak şarkı söylemek büyüdüğünde beraber kitap okumak, geziler yapmak, ortak ilgi alanları bulmak çocuğunuzu zengin uyaranlara açık hale getirecektir. Böylece beyinde öğrendiklerimizle yeni bağlantılar kurar ve kullandıkça bağlantıları kuvvetlendiririz.

Salman Khan yazısında, beyin gelişimimiz ve öğrenmeyle ilgili araştırmacıların ve psikologların üzerinde çok durduğu, önemsediği bir konuya değinmiş. Khan, oğlunu iyi olduğu şeyler konusunda değil, sadece zor bulduğu şeyler konusunda azim gösterirse övmeye karar vermiş. Ona zorluklarla mücadele ettiğinde beyninin büyüdüğünü söylemiş.

Çocuklarımızı övmenin, onların motivasyonlarını arttırdığını, benlik gelişimlerine katkıda bulunduğunu ve kişisel gelişimlerinde ne kadar önemli bir rol oynadığını biliyoruz. Peki bunu ne kadar doğru yapıyoruz? Çocuklarımızın yetenek ve özelliklerine göre olumlu geri bildirimlerde bulunduğumuzda, onları sonuca odaklı hale getiriyoruz. Süreç içerisinde ne kadar emek verdiklerini, ne kadar kararlı olduklarını ya da en basit şekliyle sürecin kendisini göz ardı ediyoruz.

Araştırmacılar uzun bir süredir beynin bir kas gibi çalıştığını biliyor: Ne kadar çok kullanırsan, o kadar çok büyür. Yani çalışan demir ışıldar! Araştırmacılar, nöral bağlantıların en çok, kolay şeyler yaparak sürekli başarı kazandığımızda değil, zor bir şeylerle uğraşırken hata yaptığımızda oluştuğunu ve derinleştiğini söylüyor.

Stanford Üniversitesi’nden Dr. Carol Dweck insanların çoğunun iki zihin davranışını sergilediğini görmüş: sabit ya da büyüyen. Sabit zihin yapıları, yanlış bir şekilde, insanların ya zeki olduğuna ya da zeki olmadığına ve zekanın genlerle sabitlendiğine inanır. Büyüyen zihin yapıları olan insanlar ise, kapasitenin ve zekanın çaba, mücadele ve hatalarla büyüdüğüne inanır. Dolayısıyla mücadelelere kucak açar, azim ve çabanın öğrenme sonuçlarını değiştirebileceğini anlarlar. Kendilerini aktif bir şekilde daha fazla zorlar ve entelektüel olarak daha çok büyürler.

Zekanın kalıtımsal olduğunu öne süren ilk çalışmalardan bu yana, alandaki bilgilerimiz değişime uğradı. Artık kişinin potansiyeline ulaşması için, zengin uyaranların, çabanın ve çalışmanın ne kadar değerli olduğunu biliyoruz. Beyin gibi karmaşık bir yapının gelişimini, sadece kalıtıma indirgemek haksızlık olur. Günümüzün zeka ölçekleri de, kişinin sonuca ulaşana kadar geçirdiği zihinsel süreçten çok, sonuca odaklandığı için tartışmaya açık hale gelmiştir.

İyi haber ise şu: zihin davranışları öğretilebilir. Çocuklarımıza, azmi ve çabanın önemini vurgularsak zihin yapılarını da değiştirebiliriz. İletişimdeki küçük değişimler bile bir insanın zihin yapısında oldukça uzun süreli etkiler yaratabilir. Kişinin yaşadığı bir süreci övmek (“Bu problemle mücadele etme şeklin çok hoşuma gitti”), kişide büyüyen bir zihin davranışını güçlendirmenin bir yoludur. Süreci övmek, gösterilen çabayı onaylar. Sonuca değil de öğrenme sürecinin kendisine odaklanan ve emek veren bir çocuğun bilişsel gelişiminin bundan ne kadar etkilenebileceğini düşünebiliyor musunuz?

Gelişim Psikolojisi Uzmanı, Bike Gizem Engin

Salman Khan’ın Yazısı