Aile İçi Sorun Çözme Becerileri ve Ailede İletişim

Aile, insanın davranış özelliklerinin temelini attığı ve ilişki kurmayı öğrendiği yerdir. İnsan, ilk sosyal deneyimlerini aile içinde yaşar. Bireyin sevilme, beslenme ve korunma gibi temel gereksinimleri yaşamın ilk yıllarında yeterli bir şekilde karşılanır ise bireyde temel güven duygusu oluşumu sağlıklı bir şekilde başlar. Diğer bir yandan kucağa alınıp sevilmeyen, ilgilenilmeyen, iletişim sağlanmayan ve birlikte oyun kurulmayan çocuk ise “Ben değersizim” şeklinde bir çıkarım yapar ve temel güvensizlik duygusu geliştirir. Çocuğun gelecekte kendine ve dünyaya nasıl bakacağının temelleri, büyük ölçüde yaşamın ilk yılında yaşadığı bu tür etkileşimlerin kalitesiyle belirlenmektedir.

Çocuklar duygu ve düşüncelerini değiştirmeden ve olduğu gibi paylaşırlar fakat ebeveynleri tarafından “öyle denmez, sus, ayıp” denilerek azarlanıp, susturulan çocuk, gerçekleri söylemenin kendine zarar verdiğini görerek duygularını gizlemeyi öğrenir. Böylece çocuk insan ilişkilerinde içtenlikten uzaklaşır. Çocuklarının her davranışı için eleştiren, kınayan, onların duygu ve düşüncelerini önemsemeyen, küçümseyen, düşüncelerini ve davranışlarını denetimleri altında bulundurmak isteyen ebeveynler; tedirgin, kendine güvenmeyen ve özsaygısı az bireyler yetiştirirler. Çocuğunu duygu ve düşüncelerini ifade etmesi için uygun zemin sağlayan, cesaretlendiren, ifade ettiği duygulardan dolayı onu yargılamayan ebeveynler; özsaygısı yüksek, kendine güvenen, girişken ve insan ilişkilerinde başarılı bireyler yetiştirirler.

Aile içindeki tutum ve davranışlar, genelde aile içindeki kurallar ile şekillenir. Özellikle ailenin duygularla ilgili kuralları önemlidir. Ailedeki bireylerin üzerinde konuşabildiği ve konuşamadığı noktalar, iletişimde kendini ifade ediş biçimleri ve kurallarının varlığı ya da yokluğu, aile içi iletişimi ve dolayısıyla ailenin işlevlerini etkilemektedir. Bunun sonucunda, aile düzeni içinde bir döngü oluşur. Aile üyelerinin herhangi birinin davranışlarındaki bir değişiklik, ailedeki diğer kişilerin davranışlarını etkiler.

Aile sisteminde aile üyelerinden her biri, bir diğerlerinin davranışlarını denetlemeye ve yönetmeye çalışır. Burada aile sistemindeki iki özelliğe dikkat edilmesi gerekir. İlki, aile üyelerinden birisinin davranışlarındaki bir değişiklik, ya da davranışın belirli bir sınırı aştığı zaman diğer aile üyelerinin buna tepki göstermesidir. İkincisi ise, aile üyelerinin her birinin yönetici durumunda olması, onları belirli durumlarda birbirlerine karşı güç̧ savaşına girmeye zorlayabilir. Anne babalar çocuklarını büyütürken bir yandan psiko-sosyal gelişimleri için gerekli bilgileri kazandırır, diğer taraftan da doğal ve sosyal gerçekleri öğretirler. Bu nedenle ailenin işlevleri sağlıklı olarak yerine getirmesinde aile içi iletişim oldukça büyük bir önem kazanmaktadır.

Teknolojinin hayatımızın merkezine girmesiyle birlikte çoğu ailede, aile bireyleri arasındaki etkileşim ne yazık ki olumsuz yönde etkilenmiştir. Oysa aile içerisindeki iletişim örnekleri, çocuklar için gelecek davranışının temellerini oluşturur. Bütünlük psikolojisi, insan ile çevresini bir bütünlük içerisinde görür ve davranışı insan ile çevresinin etkileşiminin ürünü olarak görür. Bu nedenle aile içerisindeki her bir bireyin etkileşimi ailenin temel döngüsünü olumlu/olumsuz yönde etkiler. Aile içi iletişimin sağlıklı olabilmesi adına dikkat edilmesi gereken konular şunlardır:

  • İki yönlü iletişim

Aile içinde aile bireyleri arasındaki iletişim çift yönlü olmalıdır. Ebeveynin çocuğa ya da eşlerin birinin diğerine sürekli olarak “direktif” verdiği, bir tarafın sürekli aktif olarak anlattığı, diğer tarafın her zaman pasif bir dinleyici olarak kaldığı bir iletişim ortamı hem ebeveynler hem de çocuklar için sağlıksız ilişkilere zemin hazırlar. Aile içerisinde sağlıklı bir şekilde iki yönlü iletişim kurulmasının temel koşulu, iletişime yeterince zaman ayrılmasıdır. Aile bireylerinin birbirini dinleyerek ve karşısındakine odaklanarak iletişim kurabilmek adına alan yaratması hem çocuklar hem de ebeveynler için büyük önem taşır.

  • Öz saygıyı koruyucu iletişim

İnsanın benliğine duyduğu saygı, öz saygı olarak tanımlanabilir ve benlik saygısı diğer bireylerle etkileşim sırasında olumlu/olumsuz yönde etkilenebilir. İletişimde kullanılan dil, her alanda olduğu gibi aile içerisinde de çok önemlidir. Özellikle çocuklar ile iletişimde kullanılan dil, olay ya da bağlam fark etmeksizin özenle seçilmiş kelimelerden oluşmalıdır.

  • Birbiriyle çelişen ve açık olmayan mesajlar

İletişimde birbiri ile çelişen ve yeteri kadar anlaşılır olmayan mesajlar aile içinde güvensizlik yaratabilir. Sözel ve sözel olmayan iletişim kanallarımızın birbirini destekler nitelikte olması özellikle çocuk gelişiminde büyük önem taşımaktadır. Çocuğa sevgimizi sözel olarak ifade ederken bunu davranışsal ya da gözlenebilir boyutta yansıtamadığımız durumda çocuk ikilemde kalabilir, sözel olarak ifade ettiğimiz sevgimizi işlerken zorluk yaşayabilir. Diğer bir yandan söylem ve davranışlarımız arasındaki uyum da vermek istediğimiz mesajı güçlendirir. Örneğin çocuğunuza sürekli “yalan söylemek kötüdür” derken, size gelmek üzere yolda olan bir kişiye çocuğunuzun yanında “ne yazık ki ben evde değilim” dediğinizde çocuk söyleminizden önce davranışınızın doğru olduğunu öngörebilir ya da bir karmaşa yaşayabilir.

  • Çocuklarla konuşurken kullanılan dil

Çocuklarla konuşurken onların yaş ve gelişim düzeylerine uygun kelimeler seçilmeli anlamlandıramayacağı ifadelerden ve soyut kavramlardan kaçınılmalıdır. Çocuğa “yaramazlık yapma, uslu dur” gibi davranışı tanımlamayan, içerik hakkında bilgi vermeyen ve kendini etiketleyebileceği kelimeler kullanmak yerine, çocuğun anlayabileceği bir şekilde istenen/istenmeyen durum tasvir edilmelidir. Genel yönerge verdiğimiz durumlarda ise davranışın sonucunun neler olabileceğini ona sormak, neden sonuç ilişkisini kurgulayabilmesi adına önemlidir. Örneğin çatal elindeyken hareket halinde olan bir çocuğa “Bırak o çatalı.” gibi bir anlık yönerge vermektense “Çatal elindeyken koşmamalısın. Sence neden?” gibi bir yaklaşımla daha genel bir öğreti sağlanabilir.

  • Duyguların ifade edilmesi

Aile içerisinde, insani ilişkinin var olduğu her ortamdaki gibi, yoğunlukları ve duyguları farklı birçok olay yaşanmaktadır. Önemli olan bu duyguları zamanında ve doğru şekilde ifade etmektir. Bir çocuğun duyguları tanıması ve tanımlayabilmesi, hem çocukluk çağında hem de yetişkinlik evresinde benliğini ve duygularını doğru aktarabilmesi ve dolayısıyla da doyum sağlayabilmesi adına çok önemlidir. Diğer bir yandan duyguların doğru anda ve doğru şekilde ifade edilişi ve buna tanık olmak çoğunlukla çocukta istenen davranış değişikliğini sağlar.

  • Sınır Koymak

Çocuklar gelişimlerini yönlendirecek olan sınırlara ihtiyaç duyarlar. Anlaşılır, kesin ve etkili sınır koymak çocukların gelişimlerine olumlu etki edeceği gibi aile içi iletişime de katkıda bulunmaktadır. Çocuklar ailenin kurallarını, ebeveynlerinin esneklik payını, mevcut durumda durdukları yeri, ne kadar ileri gidebileceklerini ve ileri gittiklerinde hangi sonuçlarla karşılaşabileceklerini bilmek isterler. Ailenin koyduğu sınırlar öğrenme ve keşfetme sürecinde çok önemli bir etkiye sahiptir. Sınır koyarken vermek istediğimiz mesajı çocuğun davranışları üzerinde vermemiz önemlidir. Konuşurken sakin bir ses tonuyla konuşmalı, kararlı ve tutarlı olunmalıdır. Unutmayın ki, sağlıklı sınırlar geliştirmek kişinin ileride kendini daha gerçekçi konumlandırmasını ve çok daha sağlıklı ilişkiler geliştirmesini sağlar.

 

Derleyen ve Yazan: Klinik Psikolog Deniz AYDIN

Kaynakça:

  • Yıldız, S. A. (2006) EBEVEYNİN SORUN ÇÖZME BECERİSİNİ GELİȘTİRMEYE YÖNELİK DENEYSEL BİR ÇALIȘM EBEVEYNİN SORUN ÇÖZME BECERİSİNİ GELİȘTİRMEYE YÖNELİK DENEYSEL BİR ÇALIȘMA Ü. Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi Yıl: 2006, Sayı 24, Sayfa: 231-244
  • Yılmaz, M., Balcı, S. Çocukları Anaokuluna Devam Eden Annelere Verilen İİletişim Becerileri Eğitiminin Ailenin İşlevlerine Etkisi Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi Cilt:2 Sayı:14